30 Mart 2014 Pazar

SALİHLİ'Yİ TANIYALIM

Doğal ve yapay gölleri, ırmak ve çayları, zengin bitki örtüsüne sahip dağları, şifa dağıtan termal suları, büyük ve verimli ovasıyla bir doğa ve tarih harikası Salihli kenti, Anadolu yarım adasının batısında, Ege bölgesinin neredeyse kalbi sayılabilecek tam merkezinde yer alır. 

Çağdaş bir kent özelliği taşıyan ve insanoğlunun ilk çağlardan beri Tanrının bahşettiği doğal güzelliklerden yararlanmak için yerleştiği Salihli ve çevresi bugün 160 bin kişiyi barındırmaktadır. 120 bine yaklaşan merkez nüfusuyla Salihli Ege bölgesinin üçüncü büyük ilçesidir.
 Doğudan Kula, kuzey doğudan Köprübaşı, kuzeyden Gördes, kuzeybatıdan Gölmarmara, batıdan Ahmetli, güneyden İzmir'in ilçesi Ödemiş ve güneybatıdan Alaşehir ile çevrilidir. 8 Km batısında yer alan Lidya Devletinin başkenti Sardes ile yalnız doğal zenginlikleri değil, Lidyalıların icat ettiği para ile dünyanın ilk maddi zenginliğini yaşamış topraklar üzerinde kurulmuştur Salihli.
Tarihin ilk uluslararası yolu “Altın Yolu”nun başlangıç noktasındadır Salihli. Zaman içinde yapılan onarım ve eklentileri ile adı “Kral Yolu”na dönüşen günümüz İzmir-Ankara D–300 karayolu üzerinde yer aldığı için ulaşımı kolay bir “Ticaret Merkezi”dir. Ayrıca İzmir- Afyon Demiryolu da kentin tam ortasından geçmektedir. http://www.esalihli.com/rehber/info/gezilecek-yerler
Bu kadar teorik bilgi yeter. Şimdi bir Salihlili olarak kendi  gözümden anlatmak istiyorum bu güzel ilçeyi.
Manisa'nın sevimli ve 3. büyük ilçesi. Bir gün yolunuz düşerse kesinlikle yabancılık çekmeyeceğiniz bir yer. İnsanları sıcakkanlı tipik ege insanı belki şivede biraz zorlanabilirsiniz malum hızlı konuşuruz. Genelde emekli yeri olarak görülür ki doğru bir tespit diye düşünüyorum. Ama güzel yanı İzmir'e yakınlığı. Arabaya atladığınızda . Yaklaşık bir saat  sonra İzmir'desiniz.
Öyle çok büyük bir yer değil evet pek alışveriş merkezi de yok ama mis gibi temiz hava alabileceğimiz, piknik yapabileceğimiz Kurşunlu'su var. Hava güzelse burası tam bir cennet şelalesiyle, kaplıcalarıyla da tam bir şifa merkezi. Gümüş Çayı var yazın çayını, çekirdeğini kapan herkes buradadır.

Resim 1: Kurşunlu Şelalesi
Kaynak: http://www.tatilforum.com/threads/84-Salihli


Bir de Salihli'ye gelip, 'Odun köfte' yemeden dönerseniz pişman olursunuz. Odun ateşinde şişlerde pişen eşsiz bir lezzet. Çarşısına çıktığınızda yol boyu sıralı köftecileri kolaylıkla bulabilirsiniz.

Resim 2: Odun Köfte
Kaynak: http://www.e-salihli.com/firma/pasa-odun-kofte-cemal-usta-28


SARDES (SART)
Sart, Manisa'nın Salihli ilçesine bağlı belde.
İzmir-Ankara karayolu üzerinde Manisa'ya 70 km kadar uzaklıkta bulunan ve antik çağdaki ismi Lidyalıların dilinde Sfard olan Sart, Lidya Devletinin başkenti idi ve MÖ 6. ve 7. yüzyıllarda, büyük bir ekonomik ve politik güce sahipti. Lidyalılar servetlerinin önemli bir kısmını şimdi Sart Çayı adını taşıyan Paktolos Nehri civarındaki altın madenlerini işleterek elde etmişlerdir. Lidya başkenti Helenistik çağda Sardes, Roma İmparatorluğu döneminde Sardes adı ile anılmıştır.
Efsaneye göre Frigya Kralı Midas da, her dokunduğunun altına dönüşmesi lanetinden bu nehirde yıkanarak kurtulmuştur.
Hellenistik döneme ait bir Artemis Tapınağı, mermerden inşa edilmiş Avlu-Gymnasium Kompleksi ve MS 17 yılındaki depremden sonra yapıldığı sanılan bir sinagog, Sart ören yerindeki görülmeye değer kalıntılardan bazılarıdır.

Resim 3: restorasyon çalışmaları  için 1. Dünya savaşı zamanında bırakılan vinç
Kaynak: http://arsiv.indigodergisi.com/55/hk1.htm

GYMNASIUM
Sardes’in Roma döneminde yapılmış anıtsal yapılarından Gymnasium, Anadolu’daki benzerleri arasında en büyük ölçüde yapılmış olanıdır.
Sardes Gymnasiumu’nun yapımına M.S.II.yüzyılda Severius Simplicinius’un emri ile başlanmış, iki yüz yılı aşkın çalışmadan sonra M.S.IV.yüzyılda tamamlanmıştır. Gymnasium üç ayrı bölümden oluşmuştur. İlk bölümde; üstü örtülü olan bölüm, ikinci bölümde; hamam kısmına açılan, törenlerin yapıldığı mermer avlu.
 Üçüncü bölüm ise; Doğudaki  Palaestra (antrenman alanı) ile kuzey ve güney duvarına bitişik, birbirlerine simetrik iki holden oluşmaktadır.

Resim 4: Gymnasium 
Kaynak: http://arsiv.indigodergisi.com/55/hk1.htm


Resim 5: Gymnasium Sütunlar
Kaynak: http://arsiv.indigodergisi.com/55/hk1.htm


ARTEMİS TAPINAĞI
Dünyanın yedi harikasından biri
Artemis Tapınağı’nın yapımını ilk defa Lydia Kralı Kroisos kum taşından bir sunak olarak başlatmıştır. Bunun ardından M.Ö.330 yılına doğru asıl tapınak yapılmasına girişilmiş, ancak tamamlanamamıştır.
.
Hıristiyan’ların egemen olduğu dönemde ise tapınağın güney-doğu köşesine doğal bir platform üzerine küçük bir kilise yapılmıştır. M.S.17’de Sardes’i tamamı ile, yıkan deprem, tapınağa da çok zarar vermiştir. M.S.II.yüzyılın ortalarına doğru Antonius Pius ve karısı Faustina tapınağı onarmış, içerisine imparatorların dini törenlerinde kullanılmak üzere iki bölüm yapılmıştır. Buraya normal bir insan boyunun dört katı heykeller konulmuştur. Bunlardan doğu yönündeki heykel İmparator Antonius Pius’u, batı yönündeki de eşi Faustina’yı temsil ediyordu. Faustina heykelinin başı bugün British Museum’dadır.

Resim 6: Artemis Tapınağı
Kaynak: http://arsiv.indigodergisi.com/55/hk1.htm


Tapınağın güney-doğu köşesindeki Küçük Bizans Kilisesi M.S.V. yüzyılda yapılmıştır. Yarım yuvarlak apsisli, tek nefli bir yapıya daha geç devirlerde bazı ekler yapılmıştır. Bu arada V. yüzyılın sonu ile VI. yüzyılın başında yapının uzunluğu boyunca bir bölüm eklenmiştir.
Artemis Tapınağı ile kilise arasında mimari hiçbir bağlantı bulunmamaktadır. VII. yüzyıldaki bir deprem her iki yapıyı da yıkmıştır. Amerikan Arkeoloji gurubunun 1910’da başlattığı kazılardan sonra tapınak tümüyle ortaya çıkarılmış, 1961’de de kilise onarılmıştır.
Mezarlar

Sart Çayı’na doğru eğimli arazi üzerinde M.S.IV.V. yüzyıllara ait bir mezar odası bulunmuştur. Duvar freskleri Manisa Müzesi’ne götürülmüş olan anıtın bezemelerindeki tavus kuşları ile benzerleri Anadolu’da çok sık rastlanan bir geleneği işaret etmektedir. Bu mezar anıtın biraz ilerisinde de Piramit Mezarı diye isimlendirilen ve M.Ö.VII. yüzyıla tarihlenen bir başka mezar anıtı ile de karşılaşılmıştır. Bugün yalnızca temel kalıntıları ile bazı mimari parçaları sağlam kalmıştır. Bu anıtların yanı sıra Sart Çayı’nın karşı kıyısındaki tepede de çok sayıda Lydia kaya mezarları bulunmaktadır.

Resim : Mezarlar
Kaynak: http://arsiv.indigodergisi.com/55/hk1.htm

KAYNAKÇA: http://arsiv.indigodergisi.com/55/hk1.htm
                        
                   http://www.turkcebilgi.com/ansiklopedi/salihli

KIZ İSTEME- NİŞAN- KINA GECESİ

KIZ İSTEME- NİŞAN- KINA GECESİ

Düğünler, düğün sahiplerinin sosyal ve ekonomik durumlarına, yaşadıkları yöreye göre farklılıklar gösterir. Düğün gelenekleri özellikle kentsel kesimde eskiye oranla daha sadeleşmiş görünmektedir. Zaman içinde yaşam koşullarında meydana gelen değişiklikler geleneklerde de kendini göstermektedir. Ancak küçük yerleşim birimlerinde, eski gelenek ve göreneklerin birçoğu hala yaşatılmaktadır. Geleneksel ritüeller daha çok kız isteme, söz kesme, nişan, düğün, hastalık, adak adama ve asker uğurlama gibi olaylarda yoğun bir biçimde görülür.
Salihli'de kız istemenin ilk adımı kızı görmeye giderek başlar. Kız görmeye gidilir ve aileyle tanışılır. Daha sonra 2. defa gidilir bu kez bizim oraların deyimiyle Allah'ın emri konur ve kız istenir. Kız evi düşünmek için süre ister. 3. kez gidildiğinde söz kesilir. Burada kız temsili olarak damada beyaz bir mendil verir, söz verdiğinin göstergesi olarak. Bundan sonra iki tarafta nişan hazırlıklarına başlar. Gelin ve damat anne babalarıyla nişan alışverişine çıkar.
Nişandan hemen önce kız evine tepsi götürülür. Yani tepsiler süslenir içinde makyaj malzemesi, kıyafet, ayakkabılar, çerez birçok eşya vardır. Bunun karşılığında kız evi de damada bohça hazırlar, verir.

KINA GECESİ:
Kına gecesi aşamaların  en eğlenceli kısmıdır bence. Kına geceleri genelde mahalle aralarında yapılır. Sabah erkenden hazırlıklar başlar kız ve oğlan evinde. Erkek evi kız evi için aşçı tutar her iki evde de kazanlarla yemekler pişer. Akşam olunca erkek evinde damat ve arkadaşlarının ayrı eğlencesi kadınların da ayrı yerde eğlencesi vardır. Damat ve arkadaşları kadınların eğlencesine kına ve çerezleri bırakmaya davul eşliğinde gelirler. Kına ve çerezleri bırakıp dönerler. Burada damadın en yakın arkadaşı yani,  bayrakçı olur. Uzun tahta bir çubuğa bayrak bağlanır. Etrafına da gömlek, havlu gibi şeyler bağlanır damadın annesinin bayrakçıya hediyeleridir bunlar. Bir de damadın arkadaşları erkek evinde canlı tavuk isterler eğlenceden sonra kesip afiyetle yemek için. 
Kına gecesinin ertesi günü sabah gelin ve birkaç yakın arkadaşı ve akrabaları kına yıkamaya çıkarlar davul zurna eşliğinde. Kına gelinin yakın bir akrabasının evinde yıkanır ve tüm kına ekibi ve damat orada kahvaltı yaparlar.
Resim 1: Kına Gecesi
Kaynak: http://www.qubbeistanbul.com/tr/galeri/category/4-qubbede-kna-gecesi


GELİN ALMA:

Düğün günü öğlen Seymen oyunuyla gelin almaya gidilir. Şimdi Seymen ne diyeceksiniz haklı olarak.  Manisa ve köylerinde toplu oynanan yöresel bir oyun. Videoda daha iyi anlayacaksınız. Gelin baba evinden dualarla çıkar. Ve düğün salonuna gider. Tüm bu yoğun koşuşturma son bulur böylece.
  
Video 1: http://www.izlesene.com/video/yesiloba-koyu-seymenleri-bicak-oyunu-esliginde-gelin-almaya-gidiyor/7057802#
SALİHLİ'DE HIDRELLEZ NASIL KUTLANIR?

Hıdrellez yurdun her bölgesinde farklı şekillerde kutlanmaktadır. Ama Salihli'de bir başka kutlanıyor ya da memleketim diye bana başka geliyor da olabilir.J Önce tarihçesiyle giriş yapmanın daha iyi olacağını düşünüyorum.

Hıdrellez, bütün Türk dünyasında bilinen mevsimlik bayramlarımızdan biridir. Ruz-ı Hızır (Hızır günü) olarak adlandırılan hıdrellez günü, Hızır ve İlyas Peygamber’in yeryüzünde buluştukları gün olması nedeniyle kutlanmaktadır. Hızır ve İlyas sözcükleri birleşerek halk ağzında hıdrellez şeklini almıştır. Hıdrellez günü, Gregoryen takvimine göre 6 Mayıs eskiden kullanılan Rumi takvim olarak da bilinen Julyen takvimine göre 23 Nisan günü olmaktadır.
Halk arasında kullanılan takvime göre eskiden yıl ikiye ayrılmaktadır: 6 Mayıs’tan 8 Kasım’a kadar olan süre Hızır Günleri adıyla yaz mevsimini, 8 Kasım’dan 6 Mayıs’a kadar olan süre ise Kasım Günleri adıyla kış mevsimini oluşturmaktadır. Bu yüzden 6 Mayıs Günü kış mevsiminin bitip sıcak yaz günlerinin başladığı anlamına gelir ki, bu da kutlanıp bayram yapılacak bir olaydır.
Hızır ve Hıdrellezin kökeni hakkında çeşitli fikirler ortaya atılmıştır. Bunlardan bazıları Hıdrellezin Mezopotamya ile Anadolu kültürlerine ait olduğu; bazıları ise İslamiyet öncesi Orta Asya Türk kültür ve inançlarına ait olduğu yolundadır. Oysaki Hıdrellez Bayramı’nı ve Hızır inancını tek bir kültüre mal etmek olanaksızdır. İlk çağlardan itibaren Mezopotamya, Anadolu, İran, Yunanistan ve hatta bütün Doğu Akdeniz ülkelerinde bahar ya da yazın gelişiyle ilgili bazı tanrılar adına çeşitli tören ve ayinlerin düzenlendiği görülmektedir.
Hızır, yaygın bir inanca göre, hayat suyu (ab-ı hayat) içerek ölmezliğe ulaşmış; zaman zaman özellikle baharda insanlar arasında dolaşarak zor durumda olanlara yardım eden, bolluk-bereket ve sağlık dağıtan, Allah katında ermiş bir ulu ya da peygamberdir. Hızır’ın hüviyeti, yaşadığı yer ve zaman belli değildir. Hızır, baharın, baharla vücut bulan taze hayatın sembolüdür. Hızır inancının yaygın olduğu ülkemizde Hızır’a atfedilen özellikler şunlardır:
Hızır, zor durumda kalanların yardımına koşarak insanların dileklerini yerine getirir.
Kalbi temiz, iyiliksever insanlara daima yardım eder.
Uğradığı yerlere bolluk, bereket, zenginlik sunar.
Dertlilere derman, hastalara şifa verir.
Bitkilerin yeşermesini, hayvanların üremesini, insanların kuvvetlenmesini sağlar.
İnsanların şanslarının açılmasına yardım eder.
Uğur ve kısmet sembolüdür.
Mucize ve keramet sahibidir. 
Kaynak: http://kaanil.blogcu.com
Gelelim Salihli'de daha ziyade köyümüzde (Sardes) nasıl kutlandığına.
Resim 1: Hıdrellez Ateşi
Kaynak: http://zuhalyaka.wordpress.com/2011/05/05/hidirellez

6 Mayıs günü herkeste tatlı bir telaş olur yazın gelişi iyi niyetler dileklerle karşılanır. Akşamüstü evlerin etrafında karınca yuvasından toprak aranmaya çıkılır. Çünkü karınca berekettir ve toprağının da eve bereket getireceğine inanılır. Alınan toprak cüzdanlarda veya evde saklanır. Daha sonra gül dalına dilekler bağlanır. Ev isteyen ev, üniversite kazanmak isteyen okul resmi çizer ve gül ağacının dallarına bağlar. Ertesi sabah erkenden bu dilekler toplanır kabul olması için. Akşam mahalle aralarında ateş yakılır komşular çoluk çocuk ateşinden üstünden dilek tutarak atlarlar.
Resim 2: Gül dalına dilek bağlama
Kaynak: http://gnsunal.blogspot.com.tr/2012/05/hdrellez-var-dediler-geldik.html


Hıdrellez'den sonraki ilk pazar günü panayır kurulur köyümüzde. Panayırda aklınıza gelen her şey vardır. Çocuklar için lunaparklar kurulur, el işçiliği ürünler satılan tezgahlar açılır. Başka bir köşede gözleme açan kadınlar vardır. Panayır alanının hemen az ilerisinde piknik alanında herkes mangalını yakar, tüm aile eş dost bir arada olmanın keyfini çıkarır. 


21 Mart 2014 Cuma

Manisa'da Komşuluk İlişkileri ve Şive

KOMŞULUK İLİŞKİLERİ

5 senedir Trabzon'da ve daha önce birçok şehirde yaşayan biri olarak şunu söyleyebilirim ki yaşadığım yerde komşuluk ilişkileri çok daha fazla. Bunun hem kültürle hem de coğrafi şartlarla ilgisi olduğunu düşünüyorum. Trabzon'da evler arazinin şartlarından dolayı çok yakın olmadığından komşuluk ilişkileri Ege'de olduğu kadar gelişemiyor. Belki de küçük bir yerde yaşamamızdan dolayı bizde komşu akrabadan bile yakın olabiliyor. Düğünde, cenazede, bayramda ilk onlar koşar yardımımıza.

Mesela bizim köyümüzde (Sart) komşulara akrabalık unvanları yüklenebiliyor. Karşı komşunuza yenge,dayı diyebiliyoruz. Gerçi bu durum göçmenlerde daha yaygın. Daha önce kışlık hazırlıklarında bahsetmiştim oradaki imece komşuluk ilişkilerinin samimiyetine dayanır. 'Komşu komşunun külüne muhtaçtır.' deyimi tam da bu durumu özetleyebilir. Örneğin, arife günleri herkes pişi (lokmanın büyük ve tuzlusu) yapar komşular toplanır birbirlerine yardım eder ve mahalledeki tüm komşulara dağıtılır. Ya da düğünlerde düğün yemeğinin yapımında mutlaka yakın komşularınız davet beklemeden gelirler.
Video 1: Ege Şivesi
Kaynak: www.youtube.com

Ege deyince akla gelen şeylerden biri de şivesidir. Birçok dizide Ege şivesini duymuşsunuzdur. Artık kelimesi yerine gari kelimesini kullanırız. Çekirdek diyen çok az kişi görürsünüz çiğdem deriz.  Bir şeyin yerini belirtmek için orada burada demek yerine horda ya da enkiride deriz nasıl yazıldığını tam olarak bende bilemiyorum J '' -r'' harfi genelde yutulur. Yapıyom, ediyom  gibi… Limon yerine ilimon, anahtar- inahtar, ramazan-ıramazan olarak değiştirilir. Şimdi demeyiz hindi deriz, bana değil bene sene deriz.

Bunlar yakın çevremde en sık kullanılan kelimeler daha fazlası da var yerinde gidip dinlemek daha eğlenceli olacaktır…

MANİSA'DA ÜRETİM BİÇİMİ: ÜZÜM ÜRETİCİLİĞİ

MANİSA'DA ÜRETİM BİÇİMİ: ÜZÜM ÜRETİCİLİĞİ


                                       
Resim 1: Üzüm Kesme İşlemi
Kaynak: http://www.haberler.com (21.03.2014)

Her bölgenin iklim koşullarına ve yer şekillerine göre, geçim kaynakları vardır. Ege'nin iklimi ve yer şekilleri tarıma, hayvancılığa ve sanayiye de uygundur. Ben yaşadığım yerde ve köyümdeki önemli üretim kaynaklarından olan üzüm yetiştiriciliğinden bahsetmek istiyorum.

Temmuz ve ağustos ayları üzüm yetiştiren çiftçilerin telaşının başladığı aylardır. Bağı olan herkesin yıllardır birlikte çalıştığı işçileri vardır. Bizim oralarda amele denir. Bağların dönümüne göre üzüm kesme işlemi 10-15 gün sürer. Üzümler özel bağ makasıyla kesilir kelter dediğimiz plastik sepetlere doldurulur. Kelterdeki üzümler özel zirai ilaçların olduğu sulara bandırılır. Ve serilir. Üzümleri serdiğimiz yerlere sergi diyoruz. Üzümler, ya düz bir beton zemine ya da muşamba üzerine serilir. Üzümler kesilip serildikten sonra çiftçinin en büyük duası o süreçte yağmurun yağmamasıdır. Eğer yağmur yağarsa üzümün kalitesi düşer. Üzüm kuruyunca özel ayrıştırıcılarda çöpleri ayrılır. Bütün bu işler bittikten sonra çiftçiler üzümlerini TARİŞ'e ya da tüccarlara satarlar. Tüccarlar ya da Tariş üzümü alırken kalitesine göre numaralandırarak fiyat belirler.

Resim 2: Üzüm Sergisi
Kaynak: http://www.gidatarim.com (21.03.2014)

Satılmayan eve ayrılan üzümlerden rakı ve pekmez yapılır. Rakı yapımının detaylarını net bilmediğim için  pekmez yapımından bahsedebilirim. Pekmez yapımı için en önemlisi özel toprağıdır. Bu toprak pekmezin bozulmasını ve ekşimesini engeller. Üzümler sadece pekmez için kullanılan çizmelerle çiğnenir sonra posasının ayrışması için çuvala konur. Daha sonra pekmezin toprağı da eklenerek kaynatılır. Son olarak üzerinden köpüğü alınır ve kavanozlara konup kapatılır.


                                                                Resim 3: Pekmez Yapımı
                                                      Kaynak: http://alasehirphiladelphia.blogcu.com (21.03.2014)

MANİSA'DA KIŞ HAZIRLIKLARI


MANİSA'DA KIŞ HAZIRLIKLARI

Ege bölgesi, elverişli bir iklime sahip olduğundan insanlar iklimin ve doğanın onlara sunduğu imkanlardan yaz aylarında fazlasıyla yararlanıyor. Nasıl mı dersiniz? İşte tam bu noktada kışlık hazırlıklarından bahsetmek istiyorum.
Salihli'de (Manisa) kışa hazırlık ağustos ayında başlar. İnsanlar kendi tarlalarından domates, biber, patlıcan vs. toplarlar. Ya da mahalle aralarında traktörlerle dolaşan satıcılardan alırlar. Salça, tarhana ,domates yapımı meşakkatli bir iş olduğundan komşular arasında imece vardır. Komşular o gün kimin kışlıkları yapılacaksa onun evinin bahçesinde toplanır.

Salihli'de şişe domates diye tabir edilen her yörede olmadığını düşündüğüm bir tür kışlık sos vardır. Ve ağustos ayında kışa ilk hazırlık aşaması bunun yapımıyla başlar. Yaklaşık 3-4 kasa domates komşularında desteğiyle el birliğiyle soyulur. Soyulan domatesler robottan geçirilir ve  küçük şişelere doldurulur. Bu şişeler çoğu zaman evde biriktirilen maden suyu, gazoz şişeleridir. Daha sonra şişelere hemen hemen her evde bulunan küçük el baskılarıyla kapak basılır. Bu hazırlık aylarında hangi markete ya da bakkala gitseniz kiloyla gazoz kapağı alabilirsiniz. Son olarak şişeler kazanda kaynatılır.

Resim 1: Şişe Domates
Kaynak: http://sevgidenesintiler.blogspot.com.tr (21.03.2014)

Resim 2: Baskı Makinesi 
Kaynak: http://sevgidenesintiler.blogspot.com.tr/ (21.03.2014)


Domates yapımı biter bitmez salça yapımı başlar. Yağmurlar bastırmadan, havalar serinlemeden insanlar tüm hazırlıklarını bitirmek için bir gayretle çalışmaktadırlar. Salçanın yapılabilmesi için havaların sıcak olması önemlidir. Herkes evinin terasında ya da bahçesinde tepsiler içinde salçalarını kurutur.
Bitti mi tabii ki de hayır! İşin en zor kısmı tarhana yapımı başlar. Tarhana Ege'nin olmazsa olmazıdır. Kış aylarının vitamin deposu içinde yok yok. Nohut, biber, domates, soğan, yoğurt tüm bu malzemeler kaynatılır, yoğurulur sonra kuruması için kuru bir yere serilir. Kuruduğunda elekten geçirilir. Yemeye hazır hale gelir.

Kısacası, Salihli'de kış hazırlıkları uzunca bir zaman alır. Kışın telaşına yazdan düşülür.